İki küçük kız, henüz onyedili yaşlarında. Temmuz ortaları,
güneş neredeyse en tepede, yeni uyanmışlar. Mutfakta lila, mine desenli seramik
tezgahın üzerindeki, plastik kabın içinde kırdıkları yumurtayı çırpıyorlar. Uzun
sarı saçlı olanı, buzdolabından süt tenceresini çıkartıp tezgahın üzerine
koyuyor. Tencerenin üzerinde birikmiş sarı kaymak tabakasını, çorba kepçesiyle
kenara çekip, bir iki kepçe sütü yumurtanın üzerine döküyor. Siyah uzun saçlı olan,
hiç hoşnut değil bu hiç bilmediği tarifi uygulamaktan. ‘’Sütü hiç sevmem’’
diyor içinden. Ama yenilere olan merakından ses çıkartmıyor. Sütle çırpıyor
yumurtaları, biraz tuz ekliyor. Tavaya döküyor karışımı. Alümninyum tavaya
yapışıyor karışım. Tahta kaşıkla sıyırmaya çalışıyor dibini, sıyırdıkça formu
bozuluyor, canı gittikçe sıkılıyor. Onun ülkesinde çoktan teflon denen tavalar
icat edilmiş bile. Ama burası neredeyse üçüncü dünya ülkesi. Çelik tava bile
yok henüz. Sunmaya çalıştığı görsel partinin bozulmasından ötürü kendi dilinde
anlaşılmayan küfürler savuruyor sağa sola. Geldiğinden beri hava sıcak, ramazan
ayı olduğu için kimse onunla yemek bile yemiyor, su kısıtlamalı, istediği zaman
akmıyor, evdeki erkek kardeş ne yapmak istese izin vermiyor, yaz sıcağına
rağmen özgür, dilediği gibi gidip atamıyor kendini masmavi sulara, gece
kumsalda gitar çalan delikanalılar var, aralarında oturmak istiyor ama abi
baskısı güçlü çıkıyor, suratını asarak, yine ağzının içinde dolu bir sürü
küfürle eve dönüyor. Hiçbir şey ama hiçbir şey düşlerini süsleyen umutlar gibi
değil. ‘’Hiç gelmemeliydim!’’ diye düşünerek, ağlayarak yatağa girdiği
gecelerle dolu günleri. Üstelik en yakın arkadaşının ölüm haberini alıp darmadağan
oluyor, diğer yandan. Evine dönmek istiyor. Daha fazla bu kutu gibi odadaki,
ranzanın altında, tıkış tepiş yaşamak istemiyor.
Koyu renkli olanın elini bırakıp ameliyat odasına gözlerini
kapatıp girdiği bugüne kadar otuzüç yıl geçmiş bile. ‘’Vermon’ta gideceğiz
çıkışında, yoncalar, papatyalar açmıştır belki, süt almak için en yakın
çiftliğe gider, süt alırız üstelik,
tamam mı?’’ diyor koyu renkli saçlı
olan elini bırakmadan önce; Sarışın; ‘’Biliyorum sütü hiç sevmezsin!’’, diye
gülümseyerek elini bırakıp gidiyor gri kapıdan içeri..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder