24.5.13

HİÇ VAKTİM YOK

O dedi ki; küçük bir kasabanın taş sokaklarından başka ne verebilirim ki sana, ey sevgili...
Ben ise sana; Olympos'un dar, uzun taş koridorlarındaki evlere dağılan su arıklarından akan suyun ritmine bulaşmış nefeslerimizi, deniz suyuna karışmış maden sularını, Demre Plajı'na bakan St. Clause Kilisesi'nde yankılanan Myra'lıların çığlıklarını, Kale Ada'sının etrafındaki deniz motor seslerine karışan, deli mavi sulardaki kulaçlarımızı. Ölüdeniz'in tepesine Baba Dağ'dan uçan kanatlarımızla konduğumuz Kelebekler Vadisi'ni, biraz daha yukarıda, Bodrum barlarının önünde, taş kumsalda dans ederken yere sürtünen ayak izlerimizi, Behram'ın gökyüzündeki tüm yıldızları, İskender Limanı'na inen parke taşların üzerinde, seni seviyorum, diye yankılanan sesimi ve daha binlercesini verebilirim, eğer istersen.
Tüm bunlarla beraber, anladım ki, Nemrut'ta gün batımını izlerken içtiğin şaraba, Halfeti'de Rum Kale'ye sürdüğün motora, Van Gölü'nün kıyısında yaptığın kahvaltıya, Uzun Göl'e tepeden bakıp, Hasankeyf'in son resmini çekmeye bile zamanımız kalmayacak daha beklersen esaretinden kopmaya.
Çık gel, kalan ömrün dolmadan.
6''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder