1.11.13

MARMARAY

Delik, dar uzun bir koridor, karanlık, kapkaranlık. Çıkışta duvarlar kırmızıya boyanmış. Kıpkırmızı. Burada her şey çok keskin. Karanlık, kırmızı. Yağmur mu yağmış, yağ mı dökülmüş. Yerler kaygan. Ayakta duramıyorsun. Düşmenle metrelerce sürüklenmen saniyeler içinde. Duvarlarda dökülmüş tuğlaların pürüzlü yüzeyleri avuç içlerini yırtıyor sürüklenirken. Nefesin gırtlağında, kalp atışların göğsünün orta yerinde sıkışıyor. Gözbebeklerin karanlıktan simsiyah, iri iri. Zift mi kömür kokusu mu bilemediğin kesif bir koku yayılmış delik boyunca. İlk düşüş bundan senelerce önce, otuz otuz iki yıl önce olmuş. Hiç bakım, onarım görmemiş. Tepede fenerler kirden pastan kandile dönmüş. Kendi etrafını bile zor aydınlatıyor. Binlerce önyargı var içerisiyle alakalı. Her düşen gördüklerine ragmen önyargılara inanıyor nedense. Farazi, öyleymiş gibi yapıyor çıkışta. Kapıya çakılmış kalın, şeffaf plastik dikey perdeler kollarını ve bacaklarını sıyırarak ikiye ayrılıyor ve çıkıyorsun.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder