O eski mahallede, çingene pembesi, etekliğinin ucunda
püskülleri sarkan, yeşile boyalı köşe evde yaşıyordu Perşembe. Pis bir yeşildi
bina o yüzden eski olmasının yanında birde çirkin olması cabasıydı.
İkinci katta, tahtaları eskimiş çerçeveli pencerenin içine
yerleştirdiği sert minderlerin üzerine dirseklerini dayararak otururdu. Sabahın
erken saatlerinde geleni geçeni seyrederdi. Sabah olmasına rağmen çekirdek
çitletir, avucunda biriken çekirdek kabuklarını yanıbaşında pencere demirlerine
astığı torbada biriktirirdi.
Kış sonu, güneşin
pırıl pırıl doğduğu bu sabah, camın önüne ektiği sümbülleri açmış, kendi
burnuna dolan koku sebebiyle tüm mahalleye bahar gelmiş gibi hissediyordu.
Köşe dairedeki kadın sabah ondan da erken çamaşırlarını ipe
sermiş, sümbül kokusu mis gibi sabun kokusuna karışıyordu.
Herşey eski ama hava tazeydi.
6’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder