Boyum yemek masamızın neredeyse bir karış üzerinde olduğu
yaşlarımdayım. Bordo ceviz ağacı kaplamalı, formika, parlak yemek masamız.
Salonla, oturma odamızın hemen arasında, yemek odası olarak
ayrılmış alanın tam ortasında.
Akşam yeni yıl
kutlanacak.
Babam yine bir sürü yabancı mühendisi davet etmiş. Birisi
çek aile. Karısı o kadar sarışın ki hepimiz merak ediyoruz, onunla oturup
konuşmayı. Tek tük Türkçe kelimeler kullanabiliyor.
Adı Saşa.
Eşi Türk.
Annem o bomboş buzdolabından yine mucizeler yaratmış.
O tarihlerde Amerikan servis ne demek bilinmezken,
kırtasiyeci Recep Hocadan renkli jelatin kağıtlar alıp, her bir tabağın altına
farklı renkte jelatin kağıt sermiş. Sahte hindi dolması tam ortasında masanın,
urganla diktiği koca tavuğun içinde kestaneli pilav olduğunu söylüyor. Babam
çat pat Almanca, çat pat Fransızcasıyla konuklara izah etmeye çalışıyor Türk
yemeklerini ve mezelerini.
Yemeğin tam ortasında ikisi de kaybolup, babam ağa kostümü
annemse bindallısıyla gelip dans ediyorlar. Salonla yemek odasının arasındaki,
farbalı tül bölmeyi tiyatro sahnesi gibi kullanıp şov yapıyorlar.
Saşa kahkahalar atıp alkışlıyor annemi. Bir Saşa’ya birde
anneme bakıyorum, ben Saşa’ya hayran o anneme.
6’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder