6.2.13

AJAN

Bu sabah bir fotoğraf Ajan'ı hatırlattı bana. Suya düşecek bir çocuğu pantolonundan yakalamış dost bir köpek.
Bir resmimiz var, bir yanında ben, bir yanında abim. Altın rengi, uzun, bol tüylü şimdilerin en popüler İngiliz köpeği, o zamanlar marka bilincimiz yok. Fotoğraftaki boyu benden neredeyse dört parmak daha yüksek. Abiminde benimde henüz süt dişlerimiz var kahkaha atan ağzımızda. Üzerimize mi atlamış ne, kahkahadan ölüyoruz. O resim olmasa hatırlayamayacağım Ajan'ın yüzünü. Hatırladığım sadece duygularımız. Ajan'a duyduğumuz aşk. Onun bize söyleyemediği ama gösterdiği duygular.
Lojman binamızın hemen yan duvarına yapmıştı babam kulübesini. Kim ne derse desin lojman anayasalarına rağmen babam hiç kimseyi dinlemezdi, evinin önünü gül bahçesi, binanın yanını köpek çiftliği, fabrika bahçesine de kümesini yapmış, kendi çiftliği gibi kullanıyordu ona sunulan yaşam şartlarını. Ama çok geçmeden emre uyup Ajan'ı Çatalca'da bir çiftliğe göndermek zorunda kaldı.
Haftasonları görmeye giderdik, annem yedek kıyafetler alırdı yanına. Ajan sular seller gibi yalayacak, bizde onunla oynarken suya çamura bulaşacağımız için.
Bir sabah babamın sesiyle uyandık, anneme; ''Ajan gelmiş!'' diyor. Lojmanın kapısında. Onca yolu deliler gibi koşa koşa tepmiş. Çamur pas içinde. Yorgun. Küvette yıkadık, bir kaç gün kaloriferin dibinde uyudu. Haftasonu tekrar çiftliğe götürdüğümüzde ayrılırken gözlerinden akan yaşlara inanamayıp anneme sordum, ''Grip mi oldu anne!'', diye. Annem; ''yok kızım olmaz, galiba ağlıyor'', dedi. Gözyaşlarını sildik, öptük abimle..ve döndük.
Bir müddet sonra babamda ve evde bir matem havası, kimse bize birşey söylemiyor.
Pazar günü Çatalca'ya çiftliğe gidileceğine İstanbul'a yada başka yerlere gidiyoruz. ''Baba Ajan bizi özlemiştir, neden gitmiyoruz!'', dediğimizde, sessizlik, cevap verilmiyor.
Birgün annem karşısına oturttup, üzülmeyeceğime söz verdirtip söyledi, Ajan ikinci kaçma teşebbüsünde çimentoya taş taşıyan bir kamyonun altına atlayıvermiş.
6''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder