6.2.13

BEYAZ MİNİBÜS

Geceden namazını kılıp yattı. İki secde arası denedi ama gene iyiliği için dua edemedi. Deniyordu, gayret ediyordu hayrına dua etmek için ama ona verdiği zararı bir türlü affedemiyordu. Gene edemedi işte.
En zoru yorganı aralayıp, yatağın içine girdiği andı. Yalnızlığı en çok hissettiği an. Çok geçmeden geldi yanına. Bu sefer beyaz bir minibüsü vardı. Sağ yan duvarına her ikisinin de o uzun isimleri ve yanlarına kan grupları yazılıydı. Ralli arabası gibi ama eğik yazılıydı isimler.
Diğer taraftaki dik, yeşil ama toprak yola çıktı kadın. Tam minibüsü geçmek üzereydi ki, açık pencereden irsaliye demetlerini gördü. Kendisine ait pembe irsaliyeler değil miydi bu? Sanki merak etmiş gibi olmasın diye düşünse de, bir iki adım attı geriye, işte tam o sırada karşısında bitiverdi adam. Yıllar olmuştu görmeyeli. Arkasında genç bir adam ve saçları kıvırcık olmuş o yabancı kadın. Neşesi yerinde gözükse de, kadın yürüyüp giderken arkasından seslendi, ''ayak parmağındaki ojeler çok yakışmış, telefonunu kapatma, arayacağım!'',dedi. Ayak parmaklarına baktı kadın. Bembeyaz, tertemizdi ayakları. Yürüdü, merdivenleri tırmandı, sol nişteki o meşhur adama ait büstün üzerine kalınca bir kilim örttü.
Uyuyan bedeni düşündeki kendine seslendi; ''onca basamağı çıktım, inşallah aramaz!''.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder