19.2.13

SAŞA


Boyum yemek masamızın neredeyse bir karış üzerinde olduğu yaşlarımdayım. Bordo ceviz ağacı kaplamalı, formika, parlak yemek masamız.
Salonla, oturma odamızın hemen arasında, yemek odası olarak ayrılmış alanın tam ortasında.
 Akşam yeni yıl kutlanacak.
Babam yine bir sürü yabancı mühendisi davet etmiş. Birisi çek aile. Karısı o kadar sarışın ki hepimiz merak ediyoruz, onunla oturup konuşmayı. Tek tük Türkçe kelimeler kullanabiliyor.
 Adı Saşa.
Eşi Türk.
Annem o bomboş buzdolabından yine mucizeler yaratmış.
O tarihlerde Amerikan servis ne demek bilinmezken, kırtasiyeci Recep Hocadan renkli jelatin kağıtlar alıp, her bir tabağın altına farklı renkte jelatin kağıt sermiş. Sahte hindi dolması tam ortasında masanın, urganla diktiği koca tavuğun içinde kestaneli pilav olduğunu söylüyor. Babam çat pat Almanca, çat pat Fransızcasıyla konuklara izah etmeye çalışıyor Türk yemeklerini ve mezelerini.
Yemeğin tam ortasında ikisi de kaybolup, babam ağa kostümü annemse bindallısıyla gelip dans ediyorlar. Salonla yemek odasının arasındaki, farbalı tül bölmeyi tiyatro sahnesi gibi kullanıp şov yapıyorlar.
Saşa kahkahalar atıp alkışlıyor annemi. Bir Saşa’ya birde anneme bakıyorum, ben Saşa’ya hayran o anneme.
6’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder