Böyle mi kessem sakalımı, dedi, tam kapıdan çıkmak
üzereydiler. Bıyıklarını bırakmıştı ilk defa traş olurken, seyrek ama eskisine
göre daha gür. Yavaş yavaş yüzü oturuyordu bir şekle yaşı büyüdükçe. Babasına
benzemeye başlamıştı gitgide. Yıllar, yaşananlar silip süpürse de gençliği bu
çocuk her an bir dakikayı hatırlatıyordu geçmişten. Sabah trafiğinde hızla yol
aldılar randevu verilen yere yetişmek için. Yanlarında genç mimarla
Çengelköy’ün o bildik, hatıralarla dolu kıvrımlı yollarından inerek çarşı
meydanına ulaştılar. Karakolun yanında henüz yıkanmış, dar, kısa, sonu denize
açılan sokağa park ettiler arabalarını. Üç kişi, genç mimarın çalıştığı
dairenin üst katındaki terasa çıkarken çaylarını ısmarladılar. Teras boğaza
bakan, zemini çim halıyla kaplı, üç beş masadan oluşan bir dernek lokaliydi.
Haftanın henüz başı, günün ortasında akan boğaza bakmak zamanı akarken
durdurup, neyiz, kimiz, ne olacağız diye bir soluk oldu her birine.
6’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder