6.2.13

FLORESANT


Birkaç sıra dizili araçların arasındaydılar. Yorgundu. Arabalı vapura biner binmez arabayı park edip indi. Gri yün hırkaya sarılarak merdivenleri tırmandı. Kafeterya kuyruğuna girdiğinde açlığına rağmen sadece bir bardak demli çayın iyi geleceğini hissederek, sadece çay! dedi kasiyer kıza. Tabağını bile almadan çay bardağını dudaklarına götürdü. Bardağın üzerindeki köpüklerden pekte sıcak bir çay olmadığını anladıysa da fark etmez, çay olsun da yeter diye düşündü. Yorgun adımlarla vapurun önündeki açık alana attı var gücüyle kendini. Alüminyum korkuluklara dayanıp hem şehrin ışıklarını hem de denizi seyretmeye başladı. Dalgalar açık okyanusta görünecek kadar büyüktü. Koyu gri, dev dalgaları görünce şaşırdı. Kıyı sayılabilecek yerde bunca büyük dalga. Hırçın bu deniz, hırçın..belirsiz. Karşı kıyıda renkli lambaların aksi vuruyor griliğin üzerine. Cırtlak pembe, yeşil, mavi floresant lambalar. Müzikol kıvamında bir etkisi var rengarenk lambalı restaurantların. Restaurantlarda da kimbilir kaç renk insan olabileceğini düşündü, derin bir nefes çekerek sigarasından.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder