Herşey tam olmalı dışarımda. Çocuklar mutlu ve güvende. Bir
aktiviteleri olmalı, biri yüzmede diğeri müzikte. Vakitlerini öldürmeden,
sağlıklı geçirdiklerine inanmalıyım. İşyerimde her şey tamama ermeli.
Siparişler tamam, çalışanlar mutlu. Sigortaları ödenmiş, maaşları yatmış. En
son telefonu geride bıraktığım adama açmalıyım. Sesi neşeli olmalı, meşgul ama
huzurlu. Kediler tok, bir kenarda kıvrılmış uyumalı. Abim, teyzem kim kaldıysa
çekirdek hayatımda, hepsi sağlıklı ve huzurlu olmalılar. İşte o vakit binmeliyim
dört tekerleğimin üzerine. En yakın benziciden fullemeliyim benzinimi. Kredi
kartlarımda tıka basa para olmalı. En son çıkan yol CD’sini almalıyım
benzincinin marketinden, biraz da abur cubur. Yan koltuğumda, bonusu en yakın
arkadaşıma vurmalı bu yolculuğun. Üçbeş metreküp havanın dolduğu, beş koltuklu
lüks evime binmeliyim ve tekerlekleri dönmeli. Hiç olmayacak hıza ulaştığım
otobana düşmeli önce yolum. Şehirden en hızlı şekilde kaçabilmek için
tasarlanmış yolda son sürat ilerlemeliyim. Ta ki yolların kıvrımlı, dağlık,
tepelik, ağaçlı, birde bilinmez olduğu mesafeye kadar. Hiç bilmediğim, daha
önce keşfetmediğim bir şehre, kasabaya ulaşmalıyım. Köy yada kasaba kahvesinde
vermeliyim ilk molayı. Hiç tanımadığım ve beni hiç tanımayan kasabalılara üç
beş soru sorup aralarında oturmalıyım.
Geride bıraktığım şehirde belki de konaklamaya gücüm
yetmeyecek konukevlerinin bembeyaz, sabun kokan yabancı yatak ve yastığına
gömmeliyim başımı. Uyandığımda bu bilmediğim yerde açtığım pencereden
tanımalıyım yeni günü, güneşi, havanın ısısını, yeryüzünün rengini, insan
yüzlerini.
Taptaze, sıfır, hafif ve özgür olduğumu hissettiğim anda
çekmeliyim o derin nefesi ta da ciğerime. Ve soluğumu bırakırken bulutlara
karışmalıyım sessizce.
20’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder